11 Şubat 2016 Perşembe

Nar Ağacı


Nar Ağacı, Nazan Bekiroğlu, Timaş Yayınları
14. Baskı, Nisan 2015

"Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim."

30 yıllık bir mektubun üzerindeki, belki de artık yerinde yeller esen bir adresin umut verici varlığıyla başlayan eşsiz hikaye… Trabzon’dan Tebriz’e, Tiflis’ten Bakü’ye oradan da İstanbul’a uzanan bir hayat öyküsü.

İki büyük savaşın yaşanmasıyla değişen hayatların içinde birbirlerini bulan iki aşık. Ben bu hikayeyi hayatımın tam zamanında okumuşum diye düşünüyorum. 21 Aralık gecesi başladım aslında çok kısa sürede okuyabilirdim ama bazen zorlanarakta olsa bırakmak zorunda kaldım. Uykusuz gecelere götüren, elime alınca bırakamadığım için derslerimden geri bıraktı beni. Bende haliyle ara verdim okumaya. Çok uzun süre ara verip yeniden başladım tatile girince. Ve bitirdim.

Bu hikayeyi aslında eski zamanlarda göç etmiş ailelerin torunları okumalı. Bende hep bu hisle okudum. Yıllar önce mübadele ile İstanbul’a gönderilmiş dedelerimin asıl memleketi olan Selanik’e gidip, belki bir tanıdık belki de bir akraba bulmak ne kadar güzel olurdu. Onların yaşadığı evlere girmek, onların geçtiği sokaklarda adım atmak sanırım herkesin isteyeceği bir şeydir. Lakin şimdi orada eskiden bir iz bulmak eminim ki çok zor olacaktır. Onun içinde zor oldu bu yolculuk. Rüyalarında fotoğraf karelerinde kaybolmak bile sanırım aşırı derece de mükemmel bir his olmalı.

Nazan Bekiroğlu’nun çok güzel ve akıcı bir kalemi var. En yakın zaman da diğer kitaplarıyla da tanışacağım. Ama içimden bir his Nazan Bekiroğlu’nu en güzel kitabıyla tanıdığımı söylüyor bana. Bir sabah okula giderken metrobüste tanışıp sohbet ettiğim ve Nar Ağacı’nı tavsiye eden Kerem Şen’e teşekkürü bir borç bilirim.

Bir fotoğraf karesinde kaybolmayı, geçmişe doğru bir yolculuk yapmayı ne kadar çok isterim…